MEMED’E SON MEKTUBUMDUR
Bir yandan cellâtlar girdi araya,
bir yandan oyun etti bana
bu mendebur yürek,
nâsip olmayacak Memed’im, yavrum,
seni bir daha görmek.
Biliyorum,
buğday başağı gibi delikanlı olacaksın,
- ben de öyleydim gençliğimde,
kumral, ince, uzun -
gözlerin ananınkiler gibi kocaman
bazan da bir parça bir tuhaf mahzun;
alnın alabildiğine aydınlık:
herhalde sesin de olacak
- berbattı benimkisi -
türküler döktüreceksin yanık mı yanık...
Konuşmasını da bileceksin
- ben de becerirdim o işi
sinirlenmediğim zamanlar -
bal damlayacak dilinden.
Vay, Memet, kızların çekeceği var
senin elinden...
Müşküldür
babasız büyütmek erkek evlâdı.
Ananı üzme oğlum,
ben güldürmedim yüzünü,
sen güldür.
Anan,
ipek gibi kuvvetli, ipek gibi yumuşak;
anan,
nineliğinde bile güzel olacak
onu ilk gördüğüm günkü gibi,
Boğaziçi’nde,
on yedisinde,
ayışığı, günışığı, can eriği,
dünya güzeli.
Anan,
ayrıldık bir sabah,
buluşmak üzre,
buluşamadık.
Anan,
anaların en iyisi, en akıllısı,
yüz yıl yaşar inşallah...
Ölmekten, oğlum korkmuyorum,
ama ne de olsa
iş arasında bazan,
irkilip ansızın,
yahut yalnızlığında uyku öncesinin
günleri saymak biraz zor.
Dünyaya doymak olmuyor, Memet,
doymak olmuyor...
Dünyada kiracı gibi değil,
yazlığına gelmiş gibi de değil,
yaşa dünyada babanın eviymiş gibi...
Tohuma, toprağa, denize inan.
İnsana hepsinden önce.
Bulutu, makinayı, kitabi sev,
insanı hepsinden önce.
Kuruyan dalın
sönen yıldızın
sakat hayvanın
duy kederini,
ama hepsinden önce de insanın.
Sevindirsin seni cümlesi nimetlerin
sevindirsin seni karanlık ve aydınlık,
sevindirsin seni dört mevsim,
ama hepsinden önce insan sevindirsin seni.
Memet,
memleketler içinde bir şirin memlekettir
Türkiye,
Nazım HİKMET
Buruk bir aşk hikayesi
Mine Koşan Bülbül Kasidesi