"A" HARFİ

5  Haziran  1932 de doğmuşum.

Bende bir acayiplik olduğunu ilk annem fark etmiş. O zaman dört aylıkmışım.
Beni beslemeye  çalıştığı zaman kafamın  arkaya düştüğünü görmüş. Boynumun
arkasına elini koyup kafamı sabit tutarak bunu düzeltmeye çalışmış. Fakat
elini çektiği anda tekrar arkaya düşüyormuş. Bu ilk uyarı işaretiymiş. Ben
büyüdükçe diğer eksikliklerin  de farkına varmış ellerimin neredeyse sürekli
olarak sımsıkı kapalı olduğunu ve arkaya doğru büküldüğünü görmüş. Çenem o
küçük yaşta bile sımsıkı kapalı olduğundan ve biberonun ağzını
kavrayamadığımdan ağzımı açmak onun için imkansız oluyormuş. Altı aylıkken
etrafımda bir yastık dağı olmadan oturamıyomuşum
Bundan çok endişelenen annem korkularını babama açmış ve fazla gecikmeden
tıbbi yardıma başvurmaya ihtiyaçları olduğunu düşünmüşler. Bende bir
gariplik olduğundan emin  olmuşlar anlayamadıkları ve isimlendiremedikleri
ama çok gerçek ve rahatsız eden  bir gariplik.
Beni gören ve muayene eden  her doktor beni çok ilginç ama ümitsiz bir vaka
olarak değerlendirmiş. Anneme  beyinsel özürlü  ve öyle kalacak bir çocuğu
olduğunu söylemişler.
Beş sağlıklı çocuk büyüten genç anneye bu çok ağır bir darbe olmuş
Doktorlar kendilerinden o kadar eminmişler ki annemin bana olan inancı
onlara küstahlık  gibi gelmiş doktorların dediği gibi embesil olduğuma
inanmamış ananem vücudumun özürlü olmasına rağmen zekamın normal olduğuna
dair inancını destekleyecek en ufak bir kanıt yokmuş. bunun nedenini
bildiğine inanıyorum ve hiç şüphe hissetmeden biliyordu işte.
Doktorlar benden ümidini kesmesini söyledikten sonra yani benim bir insan
olduğum unutarak beslenip yıkanıp bir kenara kaldırılacak şey olarak
algılanmam gerektiği vurgulanınca annem olayların kotrolünu eline almış.
Ben onun çocuğuydum yani ailenin bir parçası her ne kadar aptal ve aciz
olarak büyüsem de bana diğerlerine davrandığı gibi davranmaya misafir
geldiğinde acayip şey olarak değerlendirmemeye karar vermiş
Geleceğimle ilgili olarak çok önemli bir karardı bu. Annemin her zaman
yanımda olarak yapacağım tüm savaşlarda bana destek olacağı ve yenildiğimde
bana güç vereceği anlamına geliyordu. Annem sadece geri zekalı olmadığımı
söylemekten mutlu değildi bunu ispatlamaya girişti Herhangi bir görev
düşüncesiyle değil sevgiyle.
O devrede zor olan  dışında ilgilenmesi gereken beş tane daha çocuğu vardı.
Ben beş yaşında olmama rağmen hala yeni doğmuş   bir bebek kadar acizdim
babam bizi geçindirmek için tuğla örmeye gittiğinde annem benim ve diğer
kardeşlerimin arasında kalın bir perde oluşturan duvarı ağır sabırla
tuğlalarını tek sökerek geçmeye çalışıyordu. Karşılık olarak benden
.Çoğunlukla anlamsız gülümseme veya belirsiz bir kıkırdama  geldiği için bu
çok cesaret kırıcı bir işti. Konuşamıyor mırıldanıyor adım atmayı bırakın
kendi başıma oturamıyordum bile. Fakat durgun ve hareketsiz değildim
hareketle sarılmış gibi görünüyordum uyku dışında beni hiç terk etmeyen
vahşi yılan gibi kıvrak bir hareketle .Parmaklarım sürekli bükülüyor ve
kasılıyordu kollarım geriye gidiyor ve oraya buraya savruluyordu başım
yanlara doğru eğilip sallanıyordu. Acayip çarpık bir adamdım 
Annem bir gün üst kattaki odada bana nasıl saatlerce geçen Christmas da Noel
  babadan aldığım hikaye kitabındaki resimleri göstererek içindeki hayvan ve
bitki isimlerini bana tekrar ettirmeye çalışırken yaşadığı başarısızlığı
anlatmıştı. Bu iş saatlerce sürmüş ve oda benimle konuşmuş ve gülmüştü 
sonunda üzerime eğilerek  kulağıma yavanca şunları fısıldamıştı"Hoşuna gitti
mi Chris?Ayıları maymunları ve güzel çiçekleri beyendin mi iyi  bir çocuk
gibi evet için kafanı salla"
Oysaki ben onu anladığıma dair herhangi bir şey yapamıyordum. Yüzü umutla
benimkinin üzerindeydi. Aniden tuhaf elim,boynuna dökülen koyu renk dalgalı
sacının bir tutamını kontrolsüzce yakaladı .Sımsıkı kapanmış parmakları
nazikçe açmasına rağmen aralarında hala birkaç tel kalmıştı. Şaşkın
bakışlarıma arkasını dönüp odayı ağlayarak terk etti.
O zaman beş yanında olmama rağmen hala herhangi, bir zeka belirtisi
göstermiyormuşum. Özelikle sol ayağımdakiler olmak üzere ayak parmaklarım
dışında hiçbir şeye ilgi göstermiyormuşum. Genellikle mutfakta sırt üstü
yatarmışım Güneşli sıcak günlerde ise bahçede çarpık kas ve dolaşık sinir
demeti olarak  beni seven benim için umutları olan beni sıcaklıkları ve
insanlıklarıyla sararak kendilerine ait bir parça haline getiren bir aile
sarıyordu etrafımı. Yalnızdım kendi dünyama hap solmuştum iletişim
kuramıyordum varlığımla diğerlerinin  varlığı arasında duran ve beni onların
hayatının ve davranışlarının dışına iten bir cam duvar vardı aramızda.
Diğerleriyle  birlikte koşmak oynamak istiyordum ama beni saran bu esaretten
kurtulamıyordum.
Derken aniden oluverdi Birden içimde her şey değişti geleceğim belirli bir
şekil aldı annemin bana olan  inancı ödüllendirildi  ve gizli korkusu açık
bir zafere dönüştü. onca yıllık bekleyicin  ve belirsizliğin ardından o
kadar çabuk oldu ki bütün bir olayı sanki gecen hafta olmuş gibi hatırlıyor
ve hissediyorum.
Aralık ayının soğuk ve gri bir öğleden sonrasıydı. içerde bütün aile küçük
odayı tatlı bir  alevle aydınlatan ve duvarla halıda kıpırdanan gölgeler
yaratan büyük mutfak ateşinin  etrafında toplanmıştı. bir köşede kardeşlerim
mona ve paddy önlerinde yırtık  pırtık okul kitaplarıyla oturuyordu parlak
sarı bir tebeşirle  tahtaya yazıyorlardı . Ben sırtımdaki yaktıklarla duvara
dayanmış olarak onları seyrediyordum. Beni böylesine çeken tebeşirdi. İnce
uzun canlı sarı bir çubuktu şimdiye değin hiç böyle bir şey  görmemiştim ve
tahtanın üzerinde öyle belirginleşiyordu ki  ondan altın çubukmuşçasına
etkilendim.
Kardeşimin yaptığı şeyi yapmak için aniden çok büyük bir istek duydum.
Derken ne yaptığımı düşünmeden  veya tam olarak bilemeden uzandım ve kız
kardeşimin elinden tebeşiri sol ayağımla aldım.
Bunu yaparken neden sol ayağımı kullandığımı bilemiyorum.Sol ayağım tamamen
kendi iradesiyle uzandı ve kaba bir  tavırla tebeşir kız kardeşimin elinden
aldı.
Tebeşiri ayak parmaklarımla sıkıca tutum ve bir dürtüyle hararet ederek
tahtanın üzerinde vahşi denebilecek bir karalama yaptım. Hemen sonra durdum
ve parmaklarımın arasına sıkışmış olan sarı tebeşire biraz şaşkın ve
büyülenmiş olarak onun oraya nasıl geldiğini anlamadan şimdi ne yapacağımı
düşünerek bakakaldım.
Kafamı kaldırdığımda herkesin konuşmayı kesmiş sessizce bana baktığını
gördüm. Kimse kıkırdamadı  alnımdan inen teri hissettim. Annem elinde
kaynayan çaydanlıkla kilerden geldi .Odadaki gerilimi hissederek ateşle
masanın tam ortasında bir yerde durdu. Diğerlerinin bakışlarını takip ederek
köşede beni gördü .Bakışları yüzümden parmaklarımın arasına sıkışmış
tebeşirle duran ayaklarıma indi elinden çaydanlığı bıraktı.
Daha önceden defalarca yaptığı gibi bana doğru yürüdü ve yanımda  dizlerinin
üzerine çöktü.
"Sana bununla ne yapacağını öğreteceğim Chris "dedi çok yavaş ve garip
şaşkın bir tavırla. Yüzü  heyecanla kızarmıştı.
Kız kardeşimden başka bir tebeşir parçası aldı  ve çok net biçimde önümde
yere A harfi çizdi.
Yüzüme sabit bakarak "kopya et" dedi."Kopya et" Christy.
Yapamadım. Etrafıma  baktım ve bana dönük gergin heyecanlı o anda donmuş
hararetsiz sabırsız önlerinde bir mucize gerçekleşmesini bekleyen yüzler
gördüm. Derin bir sessizlik vardı. Oda gergin sinirlerimi uyur uyanık bir
uykuyla sakinleştiren ve gözlerimin önünde dans eden alevler  ve gölgelerle
doluydu. Tekrar denedim. Bacağımı uzattım ve eğri bir çizgiden başka bir
şeyle sonuçlanmayan vahşi bir hamle yaptım Kulağıma "tekrar dene Chris" diye
fısıldadı annem."Tekrar"
Yatım. Üçüncü kere vücudumu kastım ve sol ayağımı uzattım. Harfin bir
tarafını çizdim. Diğer yarısını da çizdim. Derken tebeşir kırıldı ve kalan
parçasıyla kalakaldım. Onu fırlatıp vazgeçmek istedim. anda annemin elini
omuzum da hissettim ve bir kere daha denedim. Ayağım öne fırladı titredim
bütün kaslarımı gerdim ve terledim. Ellerim öylesine sıkı kapalıydı ki
tırnaklarım etime geçti. Dişlerimi alt dudağımı delecek kadar sıkmıştım.
Etrafımdaki yüzler beyaz parçacıklar olana kadar odadaki her şey düzdüren
sonunda yazdım .
"A" harfi .Önümde  yerde duruyordu titrek belirsiz ve çarpık köşeleri ve
belli belirsiz orta çizgisiyle. Kafamı kaldırdığımda  gözyaşları yanaklarına
düşmüş annemin yüzünü gördüm. anda babam eğildi ve beni omsuzuna aldı.
Başarmıştım.
Yere ayak parmaklarım arasına sıkışmış kırık bir tebeşirle çizilen o bir
harf yeni dünyaya açılan zihinsel özgürlüğümün anahtarıydı .
O gergin garip şey için ,yani çarpık bir ağız arkasında  bir şeyler ifade
etmenin hasretini çeken benim için bir rahatlama yolu olmuştu.
Bir başlangıç.


Christy Brown Dublin li bir ailenin ferdiydi.Beyin felci kurbanı olduğu için
sol ayak parmaklarından başka vücudunun hiçbir yerini kontrol edemiyordu.Bu
onun resim yapmasına kendi otobiyografisini yazmasını sağladı.Daha sonra  
çok başarılı olan GÜNLERİN İÇİNDEN isimli otobiyografik romanını yazdı.
Romanları PARLAK MESLEK,YAZ ÜZERİNDE GÖLGE, VAHŞİ ZAMBAKLAR
Şiirlerini TOPLU ŞİİRLER de derlemiştir. Christy Brown 1981 de öldü

Christy Brown beyin felçli doğdu fakat  bu aciz dili dışarı sarkan bebek
İrlanda Edebiyatının devleri arasında yer alacak bir yazarın parlak hayal
gücü ve duyarlı aklını gizliyordu.

Christy Brawn un mücadelesinin yanında ona olan inancını
yitirmeyen bir anne yüreğinin  sıcaklığı nı da anlatıyor.